Kimlik

16 Ağustos. 2020 pazar günü, sabah sekize doğru Bornova’nın sokakları daha sabahtan ısınmaya başladı. Saat, öğlen on iki olduğunda nasıl bir sıcaklığa maruz kalacağız, Allah bilir!

Yollara serpiştirilmiş yaşlı ağaçların gölgesi anca kendini soğuk tutmaya yetiyor. Kaldırım taşlarını yerinden oynatan ulu çınar ağaçlarının gövdesinden gelen belli belirsiz serinlik hissi mutlu olmanıza yeterli.

Rüzgârsız havada havalanan vakitsiz kurumuş bir çınar yaprağı önümü kesti, bu benim için uğursuzluk demek. Geçtiğim yolları, ömrü hayatımda yaptığım gibi uzatarak, öğlen yangını başlamadan eve geri ulaşmalıyım. Hızlandım.

Afrika savanalarında kalabalık gezen geyik sürüsüne benzeyen insan türünden ibaret genç kafile Ege Üniversitesi’nin önündeler, sayıları binlerce. Hayret sabahın köründe bu kalabalık da neyin nesi?

Pazar sabahı erken kalkıp ailesine sıcak ekmek, gazete almaya gitmeyenler, sabahın yangınında yollara dizilmiş yürüyorlar, Gençler geleceğimiz, gençler umudumuz, ülkeyi aydınlığa çıkaracaklar, dünyayı kurtaracaklar.

Ruhunun hep genç kaldığını sanan biri olarak gençlerden oluşan kafileyi takip etmeye başladım. Zaten o an yapacak çok daha iyi bir işim yoktu. Allahım ne güzel ne umut dolu, ensesinde yay var gibi yürürken bilgiç bilgiç ileri geri, sağa sola sallanan o genç başlar her şeyi sizden daha iyi yapacağız diyor. Genç ve genç olduğunu düşünenlerin katıldığı yüksek akademiye giriş sınavına katılacaklar.

Ziraat Fakültesi, Ege Üniversitesi merkez kampüsün içindedir. Yuvarlak hesapla, on dakikalık tempolu yürüyüşle, bir kilometre güney yönünde. Fakülteye ulaşmak için kampüs kütüphanesini, yabancı diller okulunu, yol üstündeki 5 adet otopark, 27 adet kafeyi geçip bir iki ara yola sapmak gerekiyor. Okul değil sanki, neyse uzatmayayım.

 Ziraat Fakültesi blokları arasında Ziraatçılara has bir estetikle imar edilmiş, içinde devasa çınarların yaşadığı bir bahçe vardır. Bahçe serindir, bahçenin kıymetini hizmetliler, akademisyenler bir de mekânın orada olduğunu bilip kimseye söylemeyen, sessizliğin içinde düşünmek isteyenler bilir. Varlığın, varoluşun, oluşların yarattığı tahribatlardan yorulanlar, varlığın varoluşun ne olduğundan haberi olmayan uçan halı masallarıyla avunanların mekânı.

Bahçe insan doluydu. Yirmi yaşının üstündeki gençlerimizi anne ve babaları ellerinden tutup sınava getirmiş. Gençler umudumuz, gençler geleceğimiz, gençler bizi aydınlığa çıkaracak olanlar. Bir ara, yirmili yaşları geçmiş ya da geçmekte olan o pırıl pırıl, gençlerin, yaşlı anne babalarıyla sınava gelmesi beni şüpheye sürükledi.

Neyse ki kötücül düşünceleri hemen kovdum aklımdan. Mermerden bir banka oturup ulu çınarların dalları arasından sızmaya çalışan güneşi selamladım, olan biteni izlemeye devam ettim. Anne babalar heyecanlı, tohumlar ellerde telefon sanırım son iletilerini kontroldeler. Kaçan bir ömür mü altı üstü bir ileti mi belli değil.

Fakültenin  kapısında saati bekleyen mekânın esas sahibi hademeler ve akademisyenler hareketlendi. Gençlerimizi, umudumuz olanları, bizleri, ülkeyi, dünyayı aydınlığa taşıyacak olanları sınav için sınıflara almaya başladılar.

Kızın biri avazı çıktığı kadar bağırıp sara krizi geçirir gibi kendini yere atıp, titremeye, ağlamaya başladı. Killa Hakan bunu görse şimdi ne derdi, sen bizim yaşadığımız yerde üşürsün, titrersin mi derdi?

Hepimiz buz gibi donup kaldık, o sıcak Bornova sabahında. Elimde silah olsa Adanalılar gibi göğe ateş edeceğim, öyle sıcak. Akhisar’da olsam iki şarjör bitmişti bile.:)

Gençlerimiz, umudumuz, o yaşına rağmen anne babalarıyla sınava gelenlerimiz, ülkeyi aydınlığa çıkaracaklarımız, aktüel hayatın hiç bir zorluğuyla karşılaşmayıp, akademide bizi hayatın zorluklarına hazırlayacaklarımız, sınava girmeden önce altı üstü bir sınav kimliğinin çıktısını almayanlarımız.

Hademeler ve akademisyenler kız ağlarken haykırdı. Meslek Yüksek Okulu binasından kimlik çıktısını al gel hemen!

Kızcağız, az ilerideki Meslek Yüksek Okulu (Myo)  binasına koşuyordu. Koşarken mutlu, şaşkın bağırıyordu: “Çok teşekkürler, kendinize iyi bakın, başarılar, selametle!”

Umarım sınav kimliğinin çıktısını alıp sınava girebilmiştir, bir çıktıyı bile almadan sınava gelen akademisyen aday adayı kızımız sınavına giremezse bizi, ülkemizi, dünyayı, kendini nasıl aydınlığa ulaştırabilirdi!