Kayıtlar

Mart, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gökdelenin Camını Kıranın Kim Olduğunu Biliyorum

Resim
  T ahsin Yücel’in  Gökdelen  isimli yapıtını okuyup bitirdim ve kullanacağım kısımları belirledikten sonra kitapla ilgili internette başkaca araştırma yapmak için harekete geçtim. Hayret, eleştiri, deneme, tanıtım yapılan yazıların başlıklarının bile birbirine benzediğini fark ettim. Aynı gün aynı anda aynı başlığı giren basılı yayınlarda gördüğüme benziyordu bu. Garibime gitti, yazılan yazılar genelde 2018 yılında internete yüklenmiş. Ancak, yakın dönemde bir yazıya rast gelemedim. O vakit, sırra göç etmeden önce Gökdelen’in camlarını indiren bir yapıtı ve yazarın hayatını yazın dünyasına adamış  Tahsin Yücel ’i inceleyebilirim. Burada bir yanlış anlaşılmayı düzelteyim. İnternette yazar ve yapıtı hakkında yazılan yazılara bakılırsa “Tahsin Yücel Gökdelen yapıtında 2008 yılındaki ABD -Türkiye ilişkilerine, dünya krizine gönderme yapmış.” deniliyor. Tahsin Yücel kitabı 2006 yılında bastırdı. Romanın konusu ise 2073 yılında geçmekte. Eğer yazar, sonraki baskılara kendisi eklemeler y

Yevgeni İvanoviç ZAMYATİN ve “BİZ”

Resim
  20. yüzyıl dünyada buluşların, savaşların, başkaldırıların, zaferlerin, yenilgilerin, atomun, telefonun, bilgisayarın olduğu çağdı. Tabii bunların çağı olduğu kadar hayallerin gerçek edilmesinin, yeni hayat ve düşünce biçimlerinin denemelerinin yapıldığı bir yüzyıldı. Büyük olayların, çarpışmaların olduğu coğrafyalarda, vakitlerde; yazar, şair, öykücü, eksik olmaz. Yevgeni Zamyatin, bu yüzyılda yaşamış yazarlardan biri. Yevgeni İvanoviç Zamyatin. Rahibin oğlu, gemi mühendisi. Gençlik yılları oldukça fırtınalı. Bir dizi tutuklanma, isyan denemeleri, gizli hayat, sürgünde yaşamış bir asi. Affedildiği aralarda ise buz kıran gemilerin yapımlarına katılmış bir faydalı mühendis, matematikçi. İsyan, kaçak hayatı, sürgün ve gemi imalatından fırsat buldukça oturup dünyadaki ilk ütopyacı bilim-kurgu romanını kaleme almış gözlemleri güçlü öyküyle başlamış bir yazar. Hatta ilk romanı olan BİZ’in konusunu duyanlar o kadar çok beğenmişler ki kitaba yasak getirmişler. Yok edilmek istenen kitabı

Yazın Alanının Generali Eleştiri Nedir?

Resim
  En başta yazayım, Arapça kökenli olan edebiyyat sözcüğü yerine Türkçe olan yazın sözcüğünü kullanacağım. İsviçreli bilim adamlarına göre değil, Amerikalı eğitim uzmanlarının yaptığı nesil sınıflandırmasına göre 1965-1980 arasında doğanlar X kuşağı diye tanımlanır. Ülkemizde X kuşağın aşağılamak için kullanılan diğer adı Özal kuşağı gençliktir. 68-78 nesillerinin yaşadığı yenilgi, 12 Eylül, vs. vs. etkisi altında kalan, üstüne aile, çevre, yetişme tarzı, gelenekselci, kasabalı iflah olmaz hırs ile birleşince kişisel üretimler, eylemlilikler, yarışa hatta çözümsüz didişmelere dönüştü. Bizim dönemde bize verilen mesajlar, bugünün, iki binli yılların tartışılmaz yasaları halini almıştır. Bize yazılı sözlü davranışla anlatılan yasaların bir kısmını aşağıdaki cümlelerde bulabilirsiniz: *Sen kendi işine bak boş ver! *Bu işten senin çıkarın ne? Para var mı para bu işlerde, varsa biz de girek! *Ne olmuşsa olmuş aldırma sen dalgana bak! *Dün dündür bugün bugün, sana ne be geçmişt

Nee! Yusuf ATILGAN mı? Star Tırrek Discovery'deki mi?

Resim
  Geçen yıl nisan ayında, İzmir Tüyap’a gelen öğretmen bir arkadaşım, Deniz Hoca demişti; İzmir Tüyap’a gelen ziyaretçiler roman ve şiir arıyormuş. Suriyelileri, diğerlerini, hallettik sıra gariban Romanlara ve şairlere mi gelmişti? :) Şaka tabi yazdıklarım. Yayın evleri stantlarında asık suratlı kirli sakallı, kılık kıyafeti garip insanların kitap almazsanız sizi döveriz bakışlarına aldırmadan Deniz hocayla yürüyüp sohbetimize devam ettik. Kimsenin giyim kuşamını yargılamak haddime düşmez ama esnaflık yapıyorsan biraz üst başa dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. Giyinmeyi bilmiyorsan, kopya çek, yazmayı beceremiyorsan mesela büyük yerden arakla, arakla ama belli etme. Her daim tebessüm et, büyük esnaflara bak mesela, yumurta gibi suratlar, traşlı keltoş kafalar, keskin şıp diye her şeyi anlayan bakışlar, en az 800 kayme gözlük çerçeveleri, yüzlerine sövsen daha bir sevimli gülmekteler. Fuarda fiyatlar geçen yıl internet fiyatlarının hemen hemen aynısıydı. Fiyatların ayn

Kimlik

Resim
16  Ağustos. 2020 pazar günü, sabah sekize doğru Bornova’nın sokakları daha sabahtan ısınmaya başladı. Saat, öğlen on iki olduğunda nasıl bir sıcaklığa maruz kalacağız, Allah bilir! Yollara serpiştirilmiş yaşlı ağaçların gölgesi anca kendini soğuk tutmaya yetiyor. Kaldırım taşlarını yerinden oynatan ulu çınar ağaçlarının gövdesinden gelen belli belirsiz serinlik hissi mutlu olmanıza yeterli. Rüzgârsız havada havalanan vakitsiz kurumuş bir çınar yaprağı önümü kesti, bu benim için uğursuzluk demek. Geçtiğim yolları, ömrü hayatımda yaptığım gibi uzatarak, öğlen yangını başlamadan eve geri ulaşmalıyım. Hızlandım. Afrika savanalarında kalabalık gezen geyik sürüsüne benzeyen insan türünden ibaret genç kafile Ege Üniversitesi’nin önündeler, sayıları binlerce. Hayret sabahın köründe bu kalabalık da neyin nesi? Pazar sabahı erken kalkıp ailesine sıcak ekmek, gazete almaya gitmeyenler, sabahın yangınında yollara dizilmiş yürüyorlar, Gençler geleceğimiz, gençler umudumuz, ülkeyi aydınlığa

Mzaffer

Resim
  Yaşam bizim için mesai sonrası başlar. Yaz mevsiminde, her cumartesi öğleden sonra, işten çıkıp eşimi ve oğlumu görmek için dört saat yol gidiyorum. Hedefime ulaşıp, yol üstünde durakta inip, sanki ben Abd başkanıymışım gibi tüm ciddiyetimle eşimi yani Pentagon’u arayıp, alınacak bir şey var mı, ben indim deyip, Pentagon’un talimatlarını kafama not edip alınacakları alıp bizimkilerin yanına yürüyorum. Eve, hedefe ulaşmak için iki yol var. Komşuların anlattığına göre, emekli yalnız ve sanırım deli olan albayın insan boyundaki insanı rahat rahat yiyecek dört beş koca köpeğiyle beraber yaşadığı evinin önünden yürümeliyim. Olmadı, yapamadım, maça yemedi diyelim, yolu uzatıp, dere tarafındaki yoldan dolaşırım. Hem yürüyüş yapmak kalbe iyi gelirmiş, toktorlar öyle diyor. Akşam hava ne aydın ne karanlık, alaca vakitte tam çökmemişken, albayın köpeklerinin tehditkâr hakaret ve hareketlerine katlanamayacağımı düşünüp dere yoluna doğru yolumu yine uzattım. Bin yıldır yan yana evlerde kalıp, ta