Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Soğuk Yıllar Üzerine

Resim
  Ocak ayının sonundayız, hiç bir vakit eksiye düşmeyen bir Batı Ege kentinde donmak üzereyiz. Dışarıda tufanı andıran bir rüzgar var. Pencerenin hava geçirmez fitillerinden ıslık sesleri geldi. İnsan bir garip varlık. Yazın aşırı sıcaklarda kış gelse de kurtulsak diyoruz, şimdi ne biçim kış bu diye yazın gelmesini istiyoruz. Bir öyle bir böyle. İnsanın doğası bu. Kabesi değişim. Bu kış sadece hava değil, hayatın kendisi de zorlu geçiyor. Sokaklar boş, duraklarda bekleyenler banklara oturamıyor, hareketsizlikten üşümemek için oldukları yerde hareket ediyorlar. Hareket demişken, sizlere iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğim bir haberim var, gençlerin büyük kısmı yurt dışına gidiyor. İyi işte ne güzel gitsinler bize ne, beğenmeyen çeksin gitsin diyen var, etmeyin eylemeyin nedir bu durum bulunur bir kolayı durun diyen de var. Şu ana kadar konuştuğum yeni mezun arkadaşlarımdan bir kişi dahi ben burada kalırım, gitsem biraz para toparlar geri dönerim diyenine rastlamadım. Gitmek intihar gibid

Kazancı Yokuşu ve Ferhan ŞENSOY

Resim
  İstanbul’a son gittiğimde sabah erkenden turlamaya başladım. Dile kolay 18 yıldır gelmemişim payitahta. Fındıklı Parkı’nda soluklanıp, Taksim yazan o çok dik yokuşa baktım, çıkar mıyım çıkarım deyip başladım tırmanmaya. Yokuşun ne yokuşu olduğunu bilmiyordum. Rahmetli babamın, içince unutamadığı yokuşuymuş. Kazancı Yokuşu, adını bilmediğim beni nefes nefese bırakan bir kapan. İçinde acar reklamcıların, çiçeği burnunda öğrencilerin yaşadığı, aylardır yıkanmamış perdelerin, tozlu masalarda lahmacun servis edenlerin mekanı ha bir de Cihangir’i aratmayan sürüsüne bereket kedilerin mekanı. Yokuşun ara sokaklarında sandalyelerini sokağa atmış teyzeler kendi arasında konuşuyordu, çok kahrettiler dedi biri sesini kontrolsüz yükselterek, yükselen sesin tınısından kontrolün kaçtığını anladım, bu aralar bu tınıya iyice aşina olmuştum. Ben yaklaşırken sustular, yüzümde maske olmasına rağmen ince bir tebessüm edip başım yerde hafifçe selam verip yanlarından geçtim. Kırk yıl önce genç sevgililer,

Yoldaşım Woswos Röportajı

Resim
  -Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz? 1977 yılında Akhisar’da doğdum. İzmir’de yaşıyorum. Ailem Bulgaristan Türklerindendir. Annem babam ikisi de öğretmen, öğretmen çocuğuyum. İlk-orta-liseyi Akhisar’da tamamladıktan sonra, Manisa Celal Bayar Üniversitesi, İşletme bölümünden mezun oldum. Uzun yıllardır özel sektörde çalışmaktayım. – Yazmaya nasıl başladınız, ilk edebi anlamda ne zaman bir şeyler ortaya çıktı? Çevrenizin şu anda eriştiğiniz konuma katkısı ne düzeydeydi? Yazmaya başlamadan öncesinde çok farklı kaynaklardan değişik yazarlardan okumalar yaptım. Yazmak için klavye ya da kâğıt-kalemin başına oturmadan önce insanın hem hayat hem görgü açısından bir birikim sürecinden geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Hata yapıp bundan ders çıkarılmalı. Pişmanlıklar olmalı, mutluluklar yaşanmalı. Yazmaya başlamak, o ana kadarki yaşanan her şeyin muhakemesi demek. Bu birikim süreci bende iki ana etkende kendini gösterdi. Birinci etken babamın erken vefatıydı. İkinci etken 2008 yılı ekonom

"Dublinliler" Üzerine

Resim
  J. Joyce , yazın okumaları yapanlar arasında   Ulysses   adlı kitabıyla tanınır. Ulysses adını duyunca yazın okuru saygı duyar, çünkü aradığı şey Ulysses kitabı değildir. Tüm yazın okurları gibi ben de Ulysses kitabını almış, ilk elli sayfa okumuş ve anlamayıp aynen kütüphaneme geri koymuştum. Ulysses kitabını okuyamadım. Okuyamadığım için yazarla bir bağ kuramadım. J. Joyce ve Ulysses romanı konusunda yargılarım tıpkı diğer okurlar gibi dezenformasyondan geçti. Evet, J. Joyce iyi bir yazardır, Ulysses ise bir şaheserdir elbette ben çıkıp da yahu ben bu kitabı okuyamadım, diyemedim. Ne demek okuyamadım, J. Joyce’a kalkan eller kırılır, yuh be sana denmesinden mi çekindim? Ulysses, entelektüelin mabedi kütüphanesinde olması gereken, okunmasa da orada olması gereken bir kitap, illa ki. Yazarla bağ kuramadım, şaheseri denilen Ulysses ile bağ kuramadım, yazarın adını duyunca hım hım deyip yorum bile yapmadan sessizce uzaklaşıyordum. Ve bir gün olan oldu. İnternetten kitap alışverişi yapa

Burası Cennet Olmalı

Resim
  Bu filmi inceleyip yazabilmek için iki defa izlemem gerekti. Birincide zevk için izledim, ikincide görev ruhuyla.   Filistinli yönetmen, Elya Süleyman’ın 2019 yılında gösterime giren Burası Cennet Olmalı filminde sezdirmeleri çok iyi vermiş. Benim aldığım mesaj, Filistin davası tek bir gücün, savaş ağalarının ya da tek bir dinin tekelinde değildir, film ilerledikçe aslında bunun da bir önemi olmadığını anlıyorsunuz. Elya Süleyman’ın Filistin’deki evi ve komşusu arasındaki ilişkileri kısa temsiller şeklinde görselleştirmiş. Gittiği her ülke ve kıtada gözünün erdiği her yerde Filistin’i arıyor, buluyor. Yönetmen, başka bir şehre ve ülkeye gittiğinizde her şeyin daha iyi daha güzel olacağı inancınızı sarsıyor. Eğer hayatı bir turist gibi yaşamak lüksüne sahipseniz bunda utanılacak bir şey yok. Eğer yüzeysel bir yerleşiklik içinde yaşamayı tercih ederseniz. Filistin’deki evinin bahçesindeki limon ağacından izinsiz limon toplayan çokbilmiş bir genç komşusu ve onun yaşlı ve artık hayatı an

Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme Üzerine

Resim
  S anatı bilinçli olarak mı yapıyoruz, eğitmek için mi yapıyoruz, yoksulluğu bitirmek için mi yapıyoruz, yoksa çekirdek çitler gibi, salt vakit geçirmek için mi? Ocak ayında işlerin yavaşlamasından kaynaklı, yıllardır kullanamadığım yıllık izinlerimin bir haftalık kısmını ev işlerini de ileri sürerek nihayet kullandım. Bir yandan ev işleriyle uğraşıp diğer yandan fırsat yaratıp bol bol kitap okudum. Elim ermediği için birikmiş kitabım çoktu. Taylan Kara’nın daha önce yayınlanmış, Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme adlı iki cilt olan kitaplarını sabah erken saatte başlayıp o gece uyuyana kadar bitirdim. Tanrı bilir bir daha ne vakit böyle uzun bir süre bulup da kitaplara gömülebileceğim? Hayatın bana bellettiğini sizlere söyleyeyim: mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur ve çok şey yapmamak lazım. Yazar tarafından sade ve kavgacı olmayan bir dil ve duru bir bakış açısıyla sunulan, dipnotlu kanıtlı yazıları okurken yazının en başına yazdığım cümleye ulaştım; sanatı bilinçl