Kayıtlar

KURU ZEYTİNLER ÜSTÜNE

Resim
  Uğruna yazılar yazılacak bir gün varsa o da sonbahar mevsimi cumartesileridir. Aralık balkon veya pencereden içeriye dolan serinlik, şort ve çoraplarınız arasında açıkta duran bacaklarınıza çarpıp evin içinde dolaşmaya devam ederken martı ve ceviz hırsızı kargaların sesleri size eşlik eder.  Sonbahar demek Ege için zeytin hasadı demek. Kimi modern makinalarla toplanacak, kimi yaygılar üstüne düşenlerle yetinilecek, kimi yörelerde bolca döverek, tırmıkla olacak. Dayağı yiyen ağacın kendine gelmesi en az bir yılı pas geçmesine neden olacak.  Zeytin hasadı, yoksul dağ köylerinde yaşayan Sünni ve Türkmen köyleri için gelir demektir. Yaşamak, nefes almak, evi geçindirmek, kışı atlatacak yakacak, yiyecek demektir. Yazdan başlanan kış hazırlıklarının tepe noktasıdır. Sofradaki şenliktir zeytin, devrik tümcelerin en güzelidir, zeytin. Kalabalık ailelerin göz bebeğidir. Evde size yemek yapacak insan yokken bile bir tabağa yağ koy, ekmeğini banarsınız. Bu bahar ve yaz mevsimleri çok kurak ve s

PEYGAMBERLER ÇAĞINDAN SOSYAL MEDYA FENOMENLERİ ÇAĞINA İNSAN AMACINI/FİKRİNİ YİTİRMESİ ÜZERİNE

Resim
  Koca galakside, evrende, salınıp duran gözü bir aşağıya bir yukarıya bakan varlıklarız. İnsanın hayatı kendine bir amaç ve yol bulmakla geçmektedir. Kasti olarak yapmadığı hata olarak addedilebilecek yanlışlarının farkında olmayabilir. Yanlışları ortaya çıkaran, arkadaşlarına verdiği ilk tepki duymamazlığa gelmektir. Arkadaşları aynı yanlışa devam edildiğini görüp uyardığında tepkiyle karışık, durumu savunma pozisyonuna geçer, kurduğu cümle ya da davranışındaki gizli içerik: “Ne olmuş yani!” olur. İnsanın yolu hayatın kendisidir. Konu kronik hal almaya başladığında ise mazeretler üretmeye başlar, sonunda da patlar sana mı soracaktım! der geçer. İnsan ilişkilerinde eğer eşitlerin karşılıklı nezaketi yoksa orada hiyerarşik bir ilişki söz konusudur.  Eşitler birbirinden öğrenir, öğrenirken de diğerlerine kendi bilgi birikiminden vererek öğretir. Karşılıklı etkileşimin kaçınılmaz olduğu bir an. Hayatın kendisi sürekli bir anlam arayışı içindedir , insanı diğer varlıklardan ayıran kendine

HOTEL CONTINENTAL, KIZIL KMERLER ve BÜYÜDÜĞÜM ŞEHİR

Resim
  80’li yıllarda, taşrada zaman geçmek bilmezdi, bilgi ulaşılmazdı, her şey müthiş tek düze geçerdi, berbat günlerdi. Pazar günü en melankolik gündü. Akşam tırnaklar kesilirdi, banyo yapılırdı, ödevler kontrol edilirdi. Birbirinin aynısı günler, şiddetin gündelik hayatta normal ve yerine göre gerekli sayıldığı zamanlardı. Okulda öğretmenlerden sistematik şiddet görmeyi normal karşılardık. Sokakta ise farklı mahalleden biriyle kavga edip, olası bir mahalle kavgasına karışmanız haftada iki defa ise bu kabul edilebilir normallikte bir şeydi. Hayatın ve insan hayatının bir değeri olmadığına ikna edildiğiniz, zamanın durduğu bir Ege ilçesinde hayata gözlerinizi açtıysanız şiddetin kendisi, sizin için seçimli bir yol değil, tamamen içine doğduğunuz doğal bir ekosistemdir. Bu ekosistemde var olabilmeniz için dayak yemeye de atmaya da hazır olmalısınız. Ortaokuldaki alelade bir kavgada, ceket kollarınızın astarı içten yırtılınca dikiş dikmeyi öğrenmeniz sizin için elzemdir. Artık şiddetin dire

BULGARİSTAN, RUS KİLİSESİ ÇALIŞANLARINI SINIR DIŞI ETTİ!

Resim
  2014 yılında Ukrayna’daki iktidarı, batı ve Soros desteği ile ele geçiren nazi çetelerinin Ukrayna’daki Rus nüfusa karşı başlattığı soykırım ve asimilasyonu durdurmak için Rusya devlet başkanı sayın Putin’in önderliğinde başlatılan özel operasyonların etkileri balkanlarda devam etmektedir. Daha evvelden, sizlere Bulgaristan’daki Türkler ve siyasi hayat üzerine izlenimlerimizi aktarmıştık. Genel siyasi hayata dair, izlenimlerimizi aktarırken Bulgaristan’ın efsanevi figürü Dimitrov’un kendi kavminden olan liberal-faşist çetelerce anıtının bombalandığını aktarmıştık. (link:  https://gazeteicerik.com/bulgaristan-secimleri-ve-hak-ve-ozgurlukler-hareketi-uzerine/ ) Sonrasında Kosova’daki Sırp nüfus ve diğer kabileler arasındaki sürtüşmeleri aktarmış, Rusya’nın Ukrayna’daki Nazi toplulukları operasyonunun iz düşümlerini takip etmeye çalışmıştık. (link:  https://gazeteicerik.com/kosova-ve-sirbistan-gerilimi-uzerine/ ) Görece daha sakin olan, kendince tarafsız görünmeye çalışan Bulgaristan’da

NAİM’İN ve HALİL MUTLU’NUN AÇTIĞI YOLDAN NURGÜL SALİMOVA YÜRÜYOR

Resim
  Bildiğimiz şeylerin aslında göründüğünden farklı olduğunu bildiğimizde bize anlatılanın ne olduğuna ikna olamadıysak, ikinci tip insan formuna ulaşmamız gerekiyor, düşünen, araştıran, eyleyen. Bilgi toplumu çağı olarak başlayan dönemin gidişatı bize şunu gösterdi; bilgi ve haber bombardımanı altındayız, siperden başımızı çıkarsak zehirli kurşunu alnımızdaki masum düşünceye yiyip oracıkta yığılıp kalacağız. Yirmi gün önce Sovyetler Birliği ne kadar büyük ve güzel bir düşü hayata geçirmeye çalışmış diye saygı duyup sağda solda bunu anlatıp, yirmi gün sonra kuruculara en gün görmemiş küfürler ederken kendinizi bulabilirsiniz. Halkların kardeşliğinden bahsedip Suriyelileri, Afganlıları yok edecekleri alkışlamaya başlamış, kurtarıcı sanmaya başlamış da olabilirsiniz. Zamanların en tuhafındayız. Bu dönem organik nitelikli aydının evinde kütüphanesine kapanarak dünyadan kendini ayrı tutarak atlatabileceği bir dönem değil. Devir, kuytularda resif gibi takılma dönemi değil, keşke olsa ama değ

BAŞARI, YEREL YÖNETİMLER ve BAŞKANLARIN KOLTUK "AŞKI"

Resim
  Dönemin, hayatın da yardımıyla aldığı eğitime göre tesadüfen edindiği mesleki zanaatını kötülük yapmak için fırsat kollayanlara sen neden şimdi böyle kötülük yaptın diye sormanızın manası zayıf kalır. Bilgisi olmayanın, yaptığı davranışlarını akılla değil, hayvani duygularıyla yapanların etrafındaki herkesi aynı tıynette olduğunu sanması normal karşılanmalıdır. Kanserli bir hastanın cerrahi ameliyat sonrası kurtulacağına olan inanç doktora o uzvu kestirir. Öleceği belli olan bir hastaya ise git evine dinlen denir. Eleştiri, ölümü kesin olan bir hastaya söylenmez. Eleştiri ya da eylemlilik hali hala kurtulacağına inandığınız zaman kullanılır ve işe yarar. Daha önce başka dijital mecralarda yazın alanının rütbeleri sökülmüş kurmay subayı eleştiri kavramı üstünde çalışmıştım. Merak edenler için linki buraya alıyorum. ( https://www.inansabircan.com/2021/03/yazin-alaninin-generali-elestiri-nedir.html ) Eleştiri, kritik etme sözcüğü yüz yıllar önce bu topraklarda medeniyet kuran Rumlar tar

KOSOVA VE SIRBİSTAN GERİLİMİ ÜZERİNE

Resim
  Steinbeck, Bitmeyen Kavga kitabını Amerikan büyük buhranı üzerine yazdı. Grameç’te doğmuş bir Arnavut olsaydı, yaşamak için İtalya’ya göçen bir Arnavut’un oğlu asimilasyondan geçirilmiş, Antonio Gramsci (Babası Arnavutluk’tan ve Grameçli olduğuna soyad alarak vurgu yapmış.) adını alıp tarihi, teorik kitaplar da yazabilirdi.  Herkes kendi ikliminin ve coğrafyasının hamuruyla şekillenmek durumunda kalıyor, şüphesiz. Bir Arnavut ve bir Sırp da kendi coğrafyasının ve ikliminin devamcısı veya kurbanı denilebilir. Dünyanın hiçbir bölgesinde bu iki halkın doğru düzgün ilişki kurduklarını duymadım, görmedim. Belki Sovyet hegemonyası zamanı, Başkan Tito ve Enve Hodja’nın hatırına bir iki defa el sıkışmışlardır. İki halk da silahlara meraklı, kan davası durumu iki halkta da yaygın. Hırsızlık, terör, cinayet, şiddete meyil ve komitacılık iki halkta da hem övünç hem hayatta kalabildikleri zaman güç ve itibar kaynağı durumunda. Bunun tarihsel ve coğrafik etkilerinden kaynaklı. Bizim tarihimizde d