Yevgeni İvanoviç ZAMYATİN ve “BİZ”
20. yüzyıl dünyada buluşların,
savaşların, başkaldırıların, zaferlerin, yenilgilerin, atomun, telefonun,
bilgisayarın olduğu çağdı. Tabii bunların çağı olduğu kadar hayallerin gerçek
edilmesinin, yeni hayat ve düşünce biçimlerinin denemelerinin yapıldığı bir
yüzyıldı. Büyük olayların, çarpışmaların olduğu coğrafyalarda, vakitlerde;
yazar, şair, öykücü, eksik olmaz. Yevgeni Zamyatin, bu yüzyılda yaşamış
yazarlardan biri.
Yevgeni İvanoviç Zamyatin.
Rahibin oğlu, gemi mühendisi. Gençlik yılları oldukça fırtınalı. Bir dizi
tutuklanma, isyan denemeleri, gizli hayat, sürgünde yaşamış bir asi.
Affedildiği aralarda ise buz kıran gemilerin yapımlarına katılmış bir faydalı
mühendis, matematikçi. İsyan, kaçak hayatı, sürgün ve gemi imalatından fırsat
buldukça oturup dünyadaki ilk ütopyacı bilim-kurgu romanını kaleme almış
gözlemleri güçlü öyküyle başlamış bir yazar.
Hatta ilk romanı olan BİZ’in
konusunu duyanlar o kadar çok beğenmişler ki kitaba yasak getirmişler. Yok
edilmek istenen kitabın nüshaları gizli yollardan İngiltere’ye götürülüp basımı
İngilizce sonrasında diğer dillerde yapılmış. Huxley ve cesur yeni dünyası,
ayrıca meşhur 1984’çü maceraperest, zengin, kraliyetin ajanı olduğunu
düşündüğüm, yaşlandıkça doğru yolcu dayı kıvamına bağlamış, G. Orwell’e “esin
kaynağı” olmuş biri.
Ursula le Guin’in dediğine
göre BİZ bilim-kurgu ütopya romanlarının atası olan romanı yazan harika bir
yazar. Hem kişisel hayatı hem de romanı bende hep hayranlık uyandırmıştır.
Zamyatin, kavga bitip taraflar dağılırken, sisin içinden kimin attığını
göremediğiniz suratınıza az sonra inecek kaldırım taşı gibi. Can yakıcı ve şok
edici. İnanmanın huzurundan ziyade, bilmenin huzursuzluğunu yaşayan temkinli,
hesaplı, çelişki dolu, yalnız biri.
Her insanın bir iç dünyası iç
dünyasına ve hayat koşullarına göre kurduğu hayalleri, kurguladığı ütopyaları
vardır.
Yeme-içme, cinsellik, barınma,
giyinme, korunma ihtiyaçlarınızı gidermişseniz, gözlem ve sezgi yeteneğiniz bir
travma sonucu hala yok olmamışsa, hayal edebilir, kurgulayabilirsiniz. Tabii
bir de okumak gerekli. Okumak, ruhu büktürmek, kendimizi bir şeylere ikna
etmek, dünya görüşümüzün mükemmelliğini aklamak için değil, öğrenmek için de
yapılır.
Ben, gençken, gelecekte
insana, hayata, dünyaya, galaksiye hep iyimser baktım. İnsanlığın, sınırları
bir gün tamamen kaldıracağını, başka gezegenlere bir yolunu bulup gideceğini
düşledim. Tüm devletlerin süreç içinde tek bir dünya devletine dönüşeceği, tüm
görüşmelerin ve pazarlıkların gizli kapaklı değil açıkça yapıldığı, şiddetin
kurumsal şeklinden arındırıldığı, savaş gemilerinin iklim yetersizliği, kıtlık
veya doğal afet sonucu mağdur kalan bölgelerdeki insanlara yiyecek taşıdığı,
insan doğasındaki karanlık yönlerin, ilaç, telkin, ahlakla baskılandığı, yok
edilemese bile en az seviyeye çekildiği bir dünya düşledim. O vadi senin bu
ırmak benim diye kavgaların olduğu anlamsız günlerin tekrar başlamaması için
tüm dünyadaki coğrafi yerlere sayısal değer, kod vermek isterdim. Böylelikle
yeşil vadi seferoğullarının, hayır tellioğullarının kavgası biterdi. İnsan
adlarını kaldırırdım, vay o ad bizim kavme veya dine uymuyor vay sen şunlardan
mısın denilmemesi için insanlara sayı ve anlamsız harf bileşimi tanımlamalar
yapardım.Sanırım Elon Musk adlı girişimci çocuğuna ad olarak denklem yazdı.
Hayır bu saate kadar anlamlı adlar koyduk da ne oldu? Sonuçta herkesin ütopyası
kendine. Gelelim, BİZ’e. Gençlik düşlerime esin olan romana.
Rusça adıyla Mıy/Biz romanını
bu ikinci okuyuşum.Gözümüzün önünde duran, söze dökemediğimizölçülülük,
ölçüsüzlük hepsi bütün basitliğiyle kitapta var.
Zamyatin’in Mıy’ı/ Biz’i
anlatımda günlük kayıt yazımına, kendi kendine dertleşme üzerine kurulu. Vakit
dizgesi birinci ikinci üçüncü kayıt diye ilerliyor, kayıtlar arasında atlamalar
yok.
Mıy/Biz, 1920 yılında yazıldı.
Hubble teleskobu 1990 yılında tamamlanıp işler hale getirildi. Bu ek bilgileri
aklımızda tutarak, içeriği incelemeye başlıyorum.
Romanın geçtiği vakit, 26.
Yüzyıl.26. Yüzyılın arka fonu ise şöyle: Dünyadaki bütün devletler çok büyük
savaşlar sonunda yok olmuş, nüfusun %99’u bu savaşlarda heba olmuş, kalanlar
ise tek bir devlet çatısı altında toplanarak yeni bir hayat sistemi kurmuş.
Eşitlik yasası sarsılmaması için en ufak farklılığa ya da özgür düşünceye izin
verilmiyor. Özgürlük, özgür düşünce yasak, yaratıcı düşünce yasak, hatta
yaratıcılık sözcüğü yasaklı sözcüklerden biri, yerine yetenekli sözcüğü
kullanılıyor. Çelişkili düşünmek, arkadaşlarınla toplumu tehlikeye atacak
ateşli konuşmalar yapmak yasak. Şiir, öykü, roman çalışmalarının ise tek konusu
var, tek devletin ne kadar mükemmel olduğu, tek devletin her vatandaşa
dağıttığı tabletlerdeki hükümlerin mükemmelliği, kesinliği, tüm bireylerin tek
devlete layık olması gerektiği, geçmişin ne kadar kötü, ilkel, kontrolsüz,
standart dışı olduğu.
Kadın erkek herkesin saçları
kazılı, böylelikle herkes fiziksel olarakeşit. Sarı saçlı, siyah saçlı, kızıl
saçlı gibi farklılıklar yok. Sokaklarda saat 21:00’dan sonra gezmek yasak, yat
saati 22:30. Sabahları işe giderken, tek devletin marşıyla uygun adım
gidiliyor, yürüyüşünüzdeki adımları marşla gelen komuta uyumlu yapmanız
gerekli.
Toplum düzenini bozanları yola
getiren ya da bir insanların içine girince bir daha çıkamadığı koruyucular
bürosu, düzeni sağlıyor. İnsanlar kendine ait bir evde değil, odalarda kalıyor,
cinsel ilişki yapanlar harici herkesin storları açık.Herkes eşit olarak
koruyucuların cihazlarıyla izleniyor, odalarda saklayacak, saklanacak bir şey
yok. Hayvanlar gibi ilkel seks yasak, her şey saatli, düzenli. Çocuk
yetiştiriciliği, annelik babalık standartına göre kurulu. Çocuk
yetiştiriciliği, tavuk, sebze, koyun yetiştiriciliğiyle eş değer.
Her şeyin standartı var,
standart üstü ya da olanı tehdit eden bir şey olduğunda koruyucular bürosuna
bilgi vermek zorundasınız.
Romanın kahramanı, D-503,
İntegral adlı uzaya fırlatılacak, evrenin sırlarını çözecek saydam gözün (büyük
teleskobun) yapımında çalışan mühendis, matematikçi.
D-503 çocukluğundan beri ’den
sürekli kaçmakta, bilinmedik, olumsuz olan ne varsa nefret etmekte. Hayatı,
duyguları, olanları, düşlerini açıklarken matematiksel kesinliğin huzuru içinde
yaşayan biri. Sürekli tek devlete methiyeler dizmek için şiir yazmaya çalışıp
başka başka duygulara kapılıp istediğini yazamayan kötü bir şair. Kitapla
ilgili inceleme, eleştiri yazanlar kitabı distopya olarak tanıtıyor. Evet kitap
arka fona kapılırsanız,distopya gibi görünüyor.
D-503’ün günlük kayıtlar
almaya başlamasıyla birlikte distopya, ütopyaya dönüşmeye başlıyor. Mıy/Biz
hakkında inceleme, eleştiri yazanların atladığı şu; tokatlanarak ve ağlayarak
başladığımız dünya hayatında yaşanılan her acıya distopya, kâbus, iğrenç diye
yaftalamak, gelişi güzel iş yapmak, kolaya kaçıp mağdura, çamura yatmak değil
mi?
D-503 içindeki insan
olmasından gelen garip karanlık duyguları yok etmek, kendiyle yüzleşmek için
günlük kayıtlar alır. Kayıtları aldıkça çelişkilerin peşini bırakacağını,
onlarla baş edebileceğine inanmaktadır.İnsan doğasının ilaçla, baskıyla,
denetimle, kanunla tek tek ya da toplu kuşatmalarla yok edilemeyeceğini
sezdikçe matematikle kendini baskılar yine başarılı olamaz. Basit önermeler
postuna saklanan, yanıtı bulamadığı, canını sıkan sorular, üstüne gelmeye devam
eder. Adamımız D-503’ün çelişkileri X duygulu kadın olarak tanımladığı I-330’la
tanışınca artar.
D-503 ve I-330’un başlarından
neler geçtiğini kitabı bir şekilde edinip okuyabilirsiniz. İsteyen metnin
altlarında niyet okuması yapabilir, insan doğası üzerine basit önermeler ve
kısılmışlıkları tespit edebilir ya da sadece öyküyü alıp heyecana ortak
olabilirsiniz. Size kalmış bir şey.
Sonuç olarak, umuyorum ki;
Maksim Gorki’nin iltifatlarına mazhar olmuş, cesur yenidünyacı Huxley ve
1984’çü, hayvan çiftlikçisi ajan Orwell’in şöhret olmasını sağlayan, bol
keseden “esinlenilen”, bilerek ya da bilmeyerek unutulan, unutturulan,
matematikçi, gemi mühendisi, yalnız bir sürgün olarak yaşayıp ölen Yevgeni
İvanoviç Zamyatin’i tanımış, anlamış olursunuz.
İnan Sabırcan
Bornova/İzmir
*BİZ, Roman/ Yevgeni
İvanoviç Zamyati/ İthaki Yayınları/6. Baskı, Mart 2016/İstanbul