KORKMA!



“Korkma!”

Merak ve Korku Üzerine
Uzunca bir sessizlik dönemi planlamıştım.
Olmadı.
Planlanan ve gerçekleşen arasındaki ince çizgide bu sefer kendimi rahatsız hissettim. Şu sıra gecikmiş olan bir işi tamamlamam gerekirken kendimi bu yazının içinde buldum.
İnsanı ne motive eder ve dış dünya ile ilişki kurarken nelere ihtiyaç duyar?

Düşünmeden yaptığımız, otomatik pilot tasarrufundaki davranışları düşünün. Otomatik pilottaki davranışlar, size daha derinlikli ve düşünsel olabileceğiniz zamanı ve ustaki rahatlamayı sağlamak içindi.

İnsan, günlük dertlerini otomatize olan davranışlarıyla kolaylaştıracak, kalan zaman ve dönemde ise içinde onu çeken merak ettiği konular üzerine kafa yoracak, yeteneklerini geliştirecek, korkmadan kendince yollar arayacaktı. Bilecekti, bilmeyi deneyecekti.
Olmadı.
Sezgi,
Deneyim,
Gende gizli gelen enformasyon,
Vücutta bütünlük ve sağlık.
İnsanın ve kedilerin dünya üzerinde varlıklarının farkında olduğu iki tür olduğu iddia edilir. “Evrimsel basamak yükseldikçe ağsı örgüt ve beyin kabuğunun gelişimi ve aralarında oluşan ilişkilerin yoğunluğu artar.” (Teber, 2017)1

İnsanın, üç dünya içinde yaşamını sürdürüp tamamladığına kani olabiliriz;
Gerçekliğin hüküm sürdüğü dünya,
Yaşamın bir nehir gibi aktığı dünya,
Tüm bunların yanında kendine kurduğu, kurgusal olan dünya. Bunu biraz şöyle açabiliriz, dinlerde ya da felsefede mağara ya da dağ metaforu olarak betimlenen dünya.
“Mezopotamya’da tapınaklar “dağ ev”, “tüm ülkelerin dağ evi”, “fırtınalar dağı”, “gökle yeri bağlayan bağ” gibi isimlerle anılırlardı. Geleneksel Türk inanışlarında ve Çin’de, devletin başkenti evrenin merkezindedir yani kozmik dağın zirvesindedir. Kozmik dağın zirvesinde oldukları için Kudüs ve Sion, Büyük Tufan’da yok olmamışlardır (ELIADE,2012).”2

Varlığını ve içindekileri tartışamayacağımız dünya. Konuya aşina olanlar demek istediğimi zaten anladı. Bu dünyanın kendisi, sözcüklerle, arkadaşlıklarla, yolda birlikte aynı istikamete ya da durağa kadar hayat kavgası vermekle, yuva kurmakla, ekmek ve düşünce, düş kavgasını birbirine dayanarak kardeşçe ve arkadaşça verebilmekle kurulur.

Üçüncü dünyanın varlığı ise bu diğer iki dünyadaki faaliyet ve tutumlarımıza bağlıdır. İki dünyanın sertliğine ne kadar dayanabilirse üçüncü dünyadaki kurgulanan o kadar uzun süre yaşar.
İnsanlık, bilgi toplumu denilen bombardımanda davranışlarının temelini oluşturan merak duygusunu kaybetti. İnsanlar ve toplumlar gelişmek ister.
Daha iyi araba, telefon, yazılım, ev, ısınma, yüksek maaş, işlerini çözen siyasetçiler ister, hep daha iyiye özlem duyar.
Bunları isterken de bedelini ölerek, yok olarak değil, çalışarak dünyadaki vakitlerinden satarak, yok olmadan elde etmek ister.
“Merak duygusunun bu dünyalar arasından insanı gerçeklik dünyasıyla buluşturduğunu, insana bu dünyaya dair anlamı açtığını ifade edebiliriz.”3
Merak etmenin yasaklandığı yazısız kanunların hüküm sürdüğü coğrafyalar vardır. Korku ve biat buraların yazısız yasalarıdır.
Bin bir gece masalları, uçan halılar, lambadan çıkan cin, kahramanlar, sultanlar, zorbalar, çok kollu kılıçlı tanrılar, gökten gürleyenlerin diyarında merak yasaktır. Üçüncü dünyanın kendisi iki dünya tarafından tamamen ezilmiş ve kontrol altına alınmıştır.
İnsanların düzenli bir gelir, iş, aş edinmek için yılan gibi kılıktan kılığa girdiği, ideolojiden ideolojiye geçtiği, acayip kafalı tipolojilerin ve ruhu yaralıların doldurduğu bir yer. Dramatikliğin ve trajikliğin merkezi sanki.

Üremek, eşleşmek, üretmek, sosyalleşmek, değerli hissetmek, ailenin ve kendi itibarın; içindeki merakını katletmen üzerine kurulu.
Yüzyıllarca tekrar edilmiş davranışların ve edimlerin bizi tekrar aynı noktaya getirmesi gerekirken, olmuyor. Değişim denen şey ne menem bir pis bir “şey” böyle. Oysa atalarımız hep kazandı, biz niye bu haldeyiz?

Suçlu ise hep o tüysüz yan komşu, o nereden geldiğini bilmediğimiz acayip icatlar getiren gece gündüz çalışan, duvarları badanalı yan komşu. Ah o Balkan dağının ötesinden çıkıp gelmeseydi aklımızı sorularla çelmeseydi!
Dünya değişiyor demeseydi keşke, keşke gözlerimi sımsıkı kapatıp o bilmediğim bin yıl öncesinin masallarıyla teselli bulsam!

“Evrende, doğada adalet yoktur. Değişmeyen tek şey değişimdir. Her şey akar, geçer; aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz.” Efesli Heraklitos (MÖ 535-475) (Akgüç, 2023)4

Kendini yok ettirmeden, fikri, mülki, ailevi, itibari birikimlerini çar çur etmeden, özetle korkmadan, merak edip, üreteceğimiz bir dönemin ucu göründü.
Kendini masallarla telkin edenler bin yıldır aynı şeyi yaptı, içindeki ruhsal acıyı dindirip, çöktüğü yerde öylece ölümü bekledi.

Dünya değişirken gözlerini sımsıkı kapatması onu başka felaketlerden korumadı. Yeni bir dönem geliyor. Vergileriyle okullarında okuduğumuz toplumumuza yaralarını sarıp tekrar ayağa kalkması için yardım gerekli.
Birleşerek, insanımızdaki yıkılan güven duygusunu tekrar oluşturmalı. İnsanı ne motive eder sorusunun yanıtını ise eksiksiz söylemeli.
Gelen dönemi, merak ve heyecan ile bekliyoruz.
“Korkma!”’dan.
İzmir, Bornova, 11.03.2023

Alıntı ve Atıflar
 TEBER, Serol, (2017) Davranışlarımızın Kökeni, Say Yayınları (17. Basım), İstanbul.
2 Akt. YILDIRIM, Halil, (2020), Din Fenomenolojisine Giriş Dersi Ödevi, Dağ Fenomeni, Yayınlanmamış Ders Ödevi Metni, Ankara.
3 KALA, E., Muhammet, (2015), Ortak Yaşama Kültürü ve Felsefesi (1. Basım), Türk Felsefe Derneği, sf.119, Ankara

4 Cumhuriyet Gazetesi yazarı Öztin Akgüç’ün makalesinden alındı. https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/oztin-akguc/kalkinmayi-belirleyen-davranislardir-2058713 (Erişim Tarihi: 10/03/2023)

Yazı, 11. Mart.2023 tarihinde Gazeteiçerik'te yayımlandı.

KORKMA! | Gazete İçerik (gazeteicerik.com)