BAŞARI, YEREL YÖNETİMLER ve BAŞKANLARIN KOLTUK "AŞKI"

 


Dönemin, hayatın da yardımıyla aldığı eğitime göre tesadüfen edindiği mesleki zanaatını kötülük yapmak için fırsat kollayanlara sen neden şimdi böyle kötülük yaptın diye sormanızın manası zayıf kalır. Bilgisi olmayanın, yaptığı davranışlarını akılla değil, hayvani duygularıyla yapanların etrafındaki herkesi aynı tıynette olduğunu sanması normal karşılanmalıdır. Kanserli bir hastanın cerrahi ameliyat sonrası kurtulacağına olan inanç doktora o uzvu kestirir. Öleceği belli olan bir hastaya ise git evine dinlen denir. Eleştiri, ölümü kesin olan bir hastaya söylenmez. Eleştiri ya da eylemlilik hali hala kurtulacağına inandığınız zaman kullanılır ve işe yarar.

Daha önce başka dijital mecralarda yazın alanının rütbeleri sökülmüş kurmay subayı eleştiri kavramı üstünde çalışmıştım. Merak edenler için linki buraya alıyorum.

(https://www.inansabircan.com/2021/03/yazin-alaninin-generali-elestiri-nedir.html)

Eleştiri, kritik etme sözcüğü yüz yıllar önce bu topraklarda medeniyet kuran Rumlar tarafından ihtiyaç dahilinde bulunup kullanıma sokulmuş.

Bugün, aynı coğrafyada yaşayan şu anki kavim ve klanlar ise eleştiri adını duyduğu anda buz kesiyor.

Günümüzde eleştiri, hakaretle bel altı ani hamleyle iftirayla dedikoduyla eş değer tutuluyor.

Batı uygarlığındaki düşün ve siyaset insanları birbirlerine kızsa bile birbirlerini kıyasıya eleştirebilir. Ortak gelecekleri söz konusu olduğunda bir birlik, koro halini alabilmişlerdir.

Şu günlerde yaşanan göç dalgalarının bundan 50-100 önce konuşulup, tahmin edilmediğini mi düşünüyorsunuz? Hatta daha geriye gidelim. Çin toplumunun bir gün teknik ilerlemelerini tamamlayıp batının ve dünyanın başına musallat olacağı K. Marks’ın Kapital’inde birinci cilde girebildi. Bunları örnek olarak yazıyorum, bugünün halleri tüm senaryoları yıllar yıllar öncesinden etüt edildi. O yüzden dünyanın dümeninde oturanlar bazen bir iki derece rotalarından sapsa da yollarında devam ederler. Etrafındaki diğerlerinin rotadan ve onlara biçtiği rolden çıkmasına izin vermeden devam eder.

İnsanlığın tamamını donanmaya benzetebiliriz. Ana gemiler, sanayi, teknoloji, felsefe, ekonomi alanındaki büyük ve zırhlı gemilerden oluşuyor. Bu zırhlı gemilerin yönetimlerinde, başkanlar, krallar ve askerler bulunuyor.

Yanlarındaki lojistik amaçlı hammadde sağlayıcısı daha küçük gövdesi sürekli su alan, zırhlı gemilerden gelen, sanayi, teknik, felsefe, siyaset yöntem ve bilgileriyle ayakta kalmaya çalışan gelişmekte olan gemiler özetle ülkeler var. Bunları da başkanlar, hükümetler, batı uygarlığından kopya ettikleri kurum ve kuruluşları var. Kopya da etmeliler, gün neyi gerektiriyorsa, bir kavim, diğer kavimden öğrenmeli.

Yarı batık seyir halindeki gemilerin filikalarını, bu ülkelerin yerel yönetimlerine benzetebiliriz. Başkanları da bu filikaların miçosu pozisyonunda görebiliriz. Filikadakileri sağ tutmak, botu batırmamak, iç ve dış etkilere karşı uyanık olmak miçonun görevidir. Her miço bir gün o gün geldiğinde kaptan köşkünde oturmanın hayalini kurar, kurmalıdır da. Miçoların bu makama varması için yapması gereken sorumlulukları vardır. Kayıktakilerin ihtiyaçlarını doğru tespit edip, çözmek, sorulara yanıt vermek, filikayı batırmamak.

Bunca sözün çekiçle dövmemizin nedeni, sonunda konunun geleceği yer filikalar, filikaların başındakilerdir. Bir gemide ast-üst ilişkisi tüm dünya uygarlığındaki sınıfsal dizilime benzer. Sınıfsal dizilimlerin hastasıyız, çünkü en eşit olduğu yerde bile sinsi ve yazısız kurallar işlerliktedir.

Bütün dünyanın acısını, bir miçoya yıkmak doğru değildir. Kaptan durgun suda gemiyi batırdıysa sorumludur. Miço iyi yönetemediyse, kaptan köşkündeki kaptanın bundaki günahı filikalardan gelen sese kulak asmamasıdır.

Filikalardakileri ise halk olarak betimleyebiliriz. Halk ister hep ister, maksimum ne ise onu ister, yüz bin lira maaş ister, son model araba ister, manken gibi kadın ya da erkek ister, hep tatil yapmak ister, isteklerinin ucu bucağı fantezilerinin sınırı yoktur.

Her şeye rağmen bunları ister akabinde olana razı gelir, televizyonunu açar kafa ütüleyen bir diziyle vakti doldurur.

Halk yerel yönetimlerden ne ister? Aslında basittir, hizmet ister. Bir yereldeki yönetimin miço ve gemi çalışanlarının yapacakları basittir.

  1. Çöpü toplat.
  2. Kaldırımları süpürt.
  3. Sivrisineklere karşı sinek sürüleri yayılmadan ilaçlama yap.
  4. Böcek istilalarına karşı ilaçlama yap.
  5. Şehir içi yollarda delik oyuk, yol bozulmalarına karşı tamirat yap.
  6. Fırtına ve sağanak yağış başlamadan tozla dolan rögarları tazyikli su ile aç.

Bunlar en temel yerel yönetimin yapması gerekenlerdir. Yerel yönetimler neden heykel yapmadı diye kızan bir yurttaş hiç görmedim. Yerel yönetimler kütüphane açmıyor kitap okuyamıyoruz diye ayaklanan gecekondu halkı da bana denk gelmedi.

Talepler basittir, kanalizasyon, su, temizlik, ulaşım işleri bunların yanında diğerleri de olursa amenna der herkes.

Şehir kokuyorsa, böcekler mahalleleri evleri sararsa, sivrisinek yüzünden halk illallah etmişse, yollarda araçların aksları kırılacak düzeyde oyuklar açılmış ve iki kürek mıcır atılmamışsa ne olur, halk şikâyet etmeye başlar.

Halk şikâyet etmeye başlayınca miçonun yapması gereken eğer biraz hayatın kodlarından anlıyorsa, mesajları almaya açıksa olayları çözümleyip, anlayıp müdahale eder.

Halk ilk şikâyet ettiğinde efendim bunlar halk değil bir grup sosyal medya trolüdür dediğinizde yanıt size aynı sertlikle iade edilir.

Bir gün gemide süvari (kaptan) olmayı düşünen bir miço iseniz önce güverte reisi sonra çarkçı başı olmayı başarmalısınız. Halkın şikayetlerini dinleyip kendinizden nefret ettirmeden olan işinizi iyi yapmalısınız.

En temel hizmetleri üretmeden, dedikoduyla, algı yönetimiyle, tehditle, bak akrabalarını hemşerilerini işe aldım ile koltuğu koruyamazsınız.

Hiçbir yerel yönetim çantada keklik değildir. Hiçbir filika miçoluğu garanti değildir. Gemide herkes yatıyorsa, çalışan yoksa kaptan tüm gemi ekibini yeniler, yenilemelidir. Gelenler bilir ki çalışmayan miçoya yetki yok. Kaptan en azından bir dönemlik çalışan gemiyi garanti etmiş olur.

Halk bir filikayı yönetemeyen miçoya koca gemiyi idare etmesi için olur vermez. Sen daha bir kayığı yönetemiyorsun, koca gemiyi nasıl yöneteceksin, der.

Bulaşmak istemediğim bir konuydu ama Gazete İçerik’ten Eren Soydemir’in telkini ile hizmet üretemeyenlerin bir şekilde anlatılması gerekiyordu. Tehdit etmeden, darbe vurmadan, algı yapmadan koltuk zehirlenmesi içinde olan varsa uyarmaya, eleştirmeye çalıştık.

Yazı, 15.07.2023 tarihinde Gazeteiçerik'te yayımlandı.


Başarı, Yerel Yönetimler ve Başkanların Koltuk “Aşkı” | Gazete İçerik (gazeteicerik.com)