KURU ZEYTİNLER ÜSTÜNE

 


Uğruna yazılar yazılacak bir gün varsa o da sonbahar mevsimi cumartesileridir. Aralık balkon veya pencereden içeriye dolan serinlik, şort ve çoraplarınız arasında açıkta duran bacaklarınıza çarpıp evin içinde dolaşmaya devam ederken martı ve ceviz hırsızı kargaların sesleri size eşlik eder. Sonbahar demek Ege için zeytin hasadı demek.

Kimi modern makinalarla toplanacak, kimi yaygılar üstüne düşenlerle yetinilecek, kimi yörelerde bolca döverek, tırmıkla olacak. Dayağı yiyen ağacın kendine gelmesi en az bir yılı pas geçmesine neden olacak. Zeytin hasadı, yoksul dağ köylerinde yaşayan Sünni ve Türkmen köyleri için gelir demektir.

Yaşamak, nefes almak, evi geçindirmek, kışı atlatacak yakacak, yiyecek demektir. Yazdan başlanan kış hazırlıklarının tepe noktasıdır. Sofradaki şenliktir zeytin, devrik tümcelerin en güzelidir, zeytin. Kalabalık ailelerin göz bebeğidir. Evde size yemek yapacak insan yokken bile bir tabağa yağ koy, ekmeğini banarsınız.

Bu bahar ve yaz mevsimleri çok kurak ve sıcak geçti. Sıcaktan kimi ağaçlar alev aldı. Sadece sıcaktan değil, doğaya düşüncesizce atılan plastik, cam, teneke atıklar da cabası. Zeytin ağaçları kuraklıktan, aşırı sıcaktan, çiçeklerini dökmüş. Bu yıl dayak yok, zeytin yok. Olanın fiyatı ne kadara kadar çıkar ne olur hasat başlayınca fiyatlar şimdiki noktada mı duracak ne olacak, hep beraber yaşayıp göreceğiz.

“Amele”, “ırgat”, haydi moderin sözlerle yazalım, “işçi/köylü” günlük yevmiye fiyatları çok yüksek deniliyor.

Toplanacak zeytin sayısı çok az, tepelerde bayırlarda varsa var biraz ona da fazla kişi gerekmez. Akhisar ile konuşuyorum, Burhaniye, Edremit hepsi aynı cümleyi kuruyor, bu yıl mahsül yok.

Başımıza neler gelecek, hepimiz bekleyip göreceğiz.

Hepimiz kim mi?

Hepimiz;

köyde bu işlerden geçimini görenler,

küçük tarla sahipleri,

büyük tarla sahipleri,

babasının yaptığı işleri beğenmeyip asgari ücrete İstanbul’da reklam şirketinde oyalanan köyün ağasının kızı,

dedesine kızıp büyük şehirde idealleri için yayınevi açmış batırmış eve dönemeyen dargın yayıncılar,

tahsil yaptığı için geldiği sınıfı beğenmeyen sonradan beyaz Türk entelektüel, çevirmen heveslileri,

metropollerde bir oda ve tablete mahkum edilmiş, dedesinden yağ bekleyen kız-erkek torunlar,

hayırlı/hayırsız damatlar, gelinler, oğullar, kızlar,

nineler, dedeler, anneler, babalar.

Yazı, 14.10.2023 tarihinde Gazeteiçerik'te yayımlandı.


KURU ZEYTİNLER ÜSTÜNE | Gazete İçerik (gazeteicerik.com)